Süt Tüketiminin Önemi ve Tarihçesi
Süt Tüketiminin Önemi ve Tarihçesi
Bu yazımızda günlük beslenmemizde kendine çok geniş bir yer bulmuş olan süt ve süt tüketiminden bahsedeceğim.
M.Ö. 8000 yılına ait, Anadolu’da tapınak duvarlarında, evcilleştirilmiş, taşıma, süt ve et temini maksadıyla kullanılan sığırları gösteren çizimlere rastlanmıştır. Yani süt tüketimi insanlık tarihindeki en eski alışkanlıklardan biridir.
Aslında süt, doğduktan sonra ilk tanıştığımız tat, ilk besin kaynağımızdır aynı zamanda.
İlk günlerinde annelerinin sütüyle beslenen bebeklere, daha sonraları hem anne sütü hem de hayvani sütler verilir. Anne sütü, insan vücudu tarafından üretilemeyen esansiyel amino asitler ve yağ asitlerini içermesinden dolayı zengin bir besin kaynağıdır. Aynı zamanda içerdiği kalsiyum ile diş ve kemik gelişiminin tamamlanmasında birincil rol oynar.
Sütün temel bileşenleri su, protein, yağ, şeker ve mineral maddelerdir. En sık tükettiğimiz inek sütü ortalama %87,2 su, %3,5 protein, %3,7 yağ, %4,9 laktoz ve %0,7 oranında mineral maddelerden oluşur.
Peki son yıllarda süt tüketimi ile ilgili özellikle batı dünyada çıkan bu tartışmalar nedir? Neden çıkmıştır?
İnsan vücudunda sütün sindirimini sağlayan laktaz enzimi ergenliğe geçişle birlikte yok olur. Yani vücut artık bu enzimi üretmez. Bu nedenle sütün sindirimi ergenlikten sonra zorlaşır ve tüketildiğinde insan vücudunda bir takım rahatsızlıklara neden olur. Bu durum süte sadece büyüme çağında mı ihtiyacımız var sorusunu akıllara getirmiştir.
Peki laktoz intoleransı denen hastalık nedir? Vücuttaki laktaz enziminin azalmasıyla bir ilgisi var mıdır? Laktoz intoleransı laktozun parçalanmasını sağlayacak laktaz enziminin yeterli olmamasından kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Laktoz 2 tane şeker molekülünden oluşan bir disakkarittir. 1 molekül glukoz 1 molekül galaktozdan oluşur. Bağırsaklardan kan dolaşımına emilebilmesi için laktozun laktaz enzimi tarafından glukoz ve galaktoza ayrıştırılması gereklidir. Yeterli laktaz olmadığında laktoz emilmeden bağırsaklardan geçer ve semptomlara sebep olur.
Laktoz intoleransının genetik bir yönü de olduğu düşünülmektedir. Çünkü bazı toplumlarda daha sık görülmektedir. Avrupalılarda %5-17, Amerikalılarda %44, Asya ve Afrikalılarda %60-80 oranında rastlanır. Bu nedenle doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır.
Belki de süt tüketimini ergenlikle beraber azaltıp yetişkinlikte fermente süt ürünleri tüketimine ağırlık vermeliyiz. Ne dersiniz?
Meltem ŞENTÜRK
Bursa, 2021